Ana içeriğe atla

Yüreğime Konan ve Göçmeyen Nicelerine…

Fotoğraf: Kayseri-2012 -eses



Orta okulda, sevdiğim şarkıların sözlerini değiştirerek başlamıştım yazmaya. Şiir denemem oldu sık sık. Parçalamasam hala duruyor olurdu o sayfalar. Ancak hep birilerinin okumasından çekiniyordum o zamanlar. Gerçekten neden yapıyordum bilmiyorum. Romantik bir kafa ve duygusal bir zekam olduğuna eminim. Birilerini üzüp de kendimi de üzdürmemek sanırım hep niyetim. Lise yıllarımda da elimden kalem hiç düşmedi. Çok darladı mı birşeyler kendimi Seyyid Burhaneddin Hazretlerini  de kabristanının bulunduğu bir mezarlık da bulurdum.Elimde bir defter. Üniversite de ise onları yırttım. Bir anlık öfke !


Öfkem saman alevi gibi böyle oluşundan hiç nefret kusmadım(toplumsal meseleler hariç). Çok çabuk unutuyorum, incinmemi kırılmamı çok önemsemiyorum. İçimde bi yerlerde bu sebepden kimsenin de beni umursamadığı kanısındayım. Olsun diyorum hep; kötülük, haset, kıskançlık, kavga, öfke çok yorucu işler. Benim bu duyguları kaldırabilecek bir kalbim yok…


İnsanlara küsememek çok sey kazandırdı bana. Çok güzel  insanlar. Sonra bir gün bi defter aldım kendime. Gök mavisi sayfaları olan altın sarısı bir defter, insanlarımın simalarını sakladığım ve hala o insanlar ile olmayı özlediğim bir yer burası. En güzel an diyebildiğim anlarda tekrar var eden. En kötü dakikalarımı dahi hala yaşadığım. Yırtıp da sayfalarını birer birer atamadığım.


Her insanın hayatında zihnine yer eden, sözlerinden , duruşundan, hayata bakışından etkilendiği birileri olmuştur. İstedim ki, benim hayatıma, gönlüme girmiş insanlar yer etsinler kalem ve kelam ile şu sayfalarıma. Sözelere değil de kalemin yazdığına güveniyorum. Kıymetini bileninde ise hep durur çünkü. Önceleri düşünmezdim. Sadece hatıra niyeti ile unutmamak için yazıyordum insanlarımı,şimdi kızlarıma emanet etmek için yazıyorum. Kendilerine özel her ay yazdığım defterleri ile beraber. Ömrümüz olur ise emanetçim oolacaklar.


Kimler var kimler,


İlkokuldaki birçok sözlerini ile öğütlerini kulağıma küpe ettiğim öğretmenlerime, 


Lisede tarih sevdiren ve fizikten tiksindiren hocalarıma, 


Bana liselim diyen, kahveyi ve Zeki Müren’i sevdiren ablama,


patates cipsinin her yemede döner etkisi yaptığı dostluklarıma,


Bağırarak şarkı söylediğimiz yollardan,


okul bahçesinde kaçak göçek fotoğraf çektirip de sevdiceğine gönderttiren  bu günlerde o adam ile yuva kuran arkadaşıma, 


Nato Caddesi’nde bir cam önünde türküler söylediğimiz Iğdırlı çatlağıma, 


gecenin bir vakti çiğ köfteciden kaçtığım o üç güzel gönüllüden, 


yine gecenin bir yarısı mezarlığa sürüklediğim Leyla’ma, çayımın kahyasına.


92 yada 93 yaşında,’ ay kızım senmin’ diyen Hacı neneme. Üniversite kantininde çalışan, 


bana istenen çaylarda ‘ o kartonda içmez ince belle ver ‘ diyen ablama varana. 


Evini, odasını, sofrasını bana açan, sıcacık sesli güzel Isparta’lılardan,


Yanlızlığı kendine güzelleştiren güzelleştiren ailesini tamamen kaybetmiş gülen gözlü güzel insana,


Bir futbol sahasında bana ofsaytı öğretmeye çalışan, çayımı demleyen vefalı arkadaşıma, 


kitapları elinde bırakmayıp da bana da kitap okumayı sevdiren, her muhabbetimi bıkmadan dinleyen, biraz nostaljimsin diyenden, 


doğru söyledim diye beni aralarında istemeyenlere, 


sitemlerin, sevgilerin, hüzünlerin yeri burası…


Selam olsun


Yüreğime konan ve göçmeyen nicelerine…


Çok güzel anılarım oldu, çok güzel anılarım olsun, çok güzel anılarınız olsun. 


“Güzel” insanlarla…


Eses…


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ölü Aşk

Hiç yüreğinizi paramparça ettiniz mi siz ? Acı çekmek için sevdiniz mi birini ? Olmayacağını bile bile, Ellerine hasret geceler eskittiniz mi ? Onsuz diye bir geceyi, Saliseleri de bölüp yaşadınız mı?  Ve yine, onsuz bir sabaha başlayıpta,  nefes alamadığınız, tüm evi, bütün odaları dolaşıp, Ciğerlerinizi ellerinizle tekmelediginiz oldu mu? Herkes uykuda iken, haykırmak istediniz mi dünyaya? Öyle taşırım, Aklımdan çıkmayan, hep de hissedilen o acıyı... Ne büyük, ne kutsal. Nefes yok, hayat yok, umut yok... Telefonu alırsın eline, konuşacak kimsen yok. Kimsenin sesi iyi gelmeyecek, Duymak istediğiniz ses bile artık iyi gelmeyecek sana Istediğiniz gibi gelmeyecek çünkü Tınısı dediğin o zıkkım... Yutkunamamak nedir ? Bilirmisiniz ? Yutkunamamak, kelimeleri, O andan sonra aldığın her nefes yarım. Bundan sonra gecen her zaman dilimi size yarım... Yerini terk edenin bile yerini dolduramayacağı bir umman. Taş olmak istersin, Yok olmak istersin, Hiç olmak istersin... Hep bir yerden

Mustafa Bülent Ecevit'in Siyasi Hayatı

   1925 İstanbul doğumlu  Mustafa Bülent Ecevit. Robert kolejinden mezun olmuş. Mezun olduğu sene Basın Yayın Genel Müdürlüğünde çalışmaya başlamıştır. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi sonra da Türk Dil Tarih, Coğrafya Fakültesi İngiliz Filoloji Bölümüne kayıt yaptırmış ancak yükseköğrenimine devam etmemiştir. 1946 yılında Rahşan Ecevit ile evlenir.   Siyasi hayatına 1957 yılında CHP milletvekili seçilerek başlamıştır.1959 yılında parti meclisi üyeliğine,1960 yılında kurucu meclis üyeliğine seçilmiştir. 1960 koalisyonunda Çalışma Bakanı olarak vazifelendirilir. Bu döneminde işçi ve işçi hakları üzerine kalıcı çalışmalar yapar. 1965 yılına kadar bu vazifede çalışır. 65 seçimlerinde Zonguldak milletvekili olarak meclise girer. Parti genel sekreteri de seçilen Ecevit CHP delegeleri ve partililer ile tanışır. Parti örgütleri tek tek gezer. Bu parti tarihine bir ilk olarak geçer.   1971 yılında 12 Mart muhtırası karşısında İsmet İnönü’nün tutumu Bülent Ecevit'i istifaya i

M.Bülent Ecevit

 Akademik hayatını tamamlamayan, mezun olduktan sonra aşık olduğu kadın ile evlenmek için mezun olduğu sene iş bulup çalışmaya başlayan. Sevdiğine kavuşan, sevdiği  ile hiç ayrılmayan, sevdiğini şiirlerinde seven… Gönlü toprak kokan, toprağa gönlünü eken. 'Karaoğlan' Mavi gömlekli, güvercin..   Nedense ilk olarak eşi ile olan ilişkisi gözüme çarptı Mustafa Bülent Ecevit'in...Robert Kolejinde okur iken aşık olmuş sınıf arkadaşı Rahşan Ecevit'e. Aynı sevgi karşılık bulmuş muhakkak ki konmuş iki yürek bir ömür kafesine. Gelelim Ecevit'in şahsi hayatına.   Babası 1943-1950 CHP Zonguldak milletvekilliği yapmış adli tıp profesörü Fahri bey. Annesi hanim efendi de ressam Fatma Nazlı hanım. Robert Kolejinde okudu. 1944 de mezun oldu. Basın Yayın Genel Müdürlüğü'nde de çevirmenlik ile başladı çalışma hayatına Bülent Ecevit. Çeviriler yaptı, gazetelerde çalıştı, dergiler çıkarttı. Yaşadığı dünyayı daha yakından  takip etme fırsatı oldu. Harword Üniversitesind