Ana içeriğe atla

Dağ & Deniz



Bir dağın eteğine yaşadım en güzel yaşımı. Ağıt yaktı isem de dağ dinledi. Sevinçten haykırdı isem de dağ duydu. Bende sevdim dağ gibi olmayı. Biri geldi sırtını dayadı güç olmaya çalıştım. Bir diğeri geldi derdini taşındım. Meyveler verecek ağaçlara kök oldum. İzler birikti eteklerime, rüzgara bile dost oldum. Direnip de zirveye çıkan olmadı. Dayanıp da iyi ki vardın diyen. Bir süre sonra hiç fark edilmedim. Ben baktım, ama artık alışılagelmişin ta kendisiydim. İz bırakılmasını dilediğim binlerce yol vardı. Eteklerim çalılarla doldu. Ben bir dağ idim. Yazın ortasında karlı kaldım. Şelaleler verip de bir kuru toprakla kaldım. 
Bir gün bir deniz gördüm. Önce taşıdı beni, nazik bir hal ile... Ardından kulaklarıma doldu. Bir kendi nefesimi duyar oldum. Geri kalan her şey birden uğultu ile kayboldu. Bir kendi nefesim, bir de gök yüzüne uzanan bakışlarım kaldık. Deniz bana fısıldadı. Önce kendi nefesin. Önce sen kendi nefesini işitmelisin. Ayaklarımın üzerine doğruldum. Denizin dibinde binlerce kum. Kenarlara doğru uzandım taşları, ağaçları içine düşen, kendin olmayan ne varsa kıyıya vurduğunu gördüm. Düşünce boğazımı yaktı, nefesimi kesti. Ben yine de vazgeçmedim denizde yürümekten. Tekrar ve yine tekrar o tuzu duyularımda hissettim. Denizdi bu tuzu ile kabul etmem gerektiğini gördüm. Herkesi kucaklıyor ama ilmini bileni taşıyordu. Her yerde yoktu. Kendini özletiyordu. Hırçın ise yaklaşanı olmuyor, sakin ise de herkesi kucaklıyordu. 

Dağ olmak omurlarıma bir toprak ve taş yığını biriktirdi. Üstelikte kimsenin görüp de farketmediği...
Tüketilen bir birikim.
Ben de artık deniz olmayı seçtim..
Önce kendi nefesimi dinlemeyi.
Herşey ile yalnızca cesareti olanların bulunabildiği.
Dileyince kucaklayan, dileyince hırçınca yok sayan.

Ben deniz gibi olmayı seçtim.
Eses

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ölü Aşk

Hiç yüreğinizi paramparça ettiniz mi siz ? Acı çekmek için sevdiniz mi birini ? Olmayacağını bile bile, Ellerine hasret geceler eskittiniz mi ? Onsuz diye bir geceyi, Saliseleri de bölüp yaşadınız mı?  Ve yine, onsuz bir sabaha başlayıpta,  nefes alamadığınız, tüm evi, bütün odaları dolaşıp, Ciğerlerinizi ellerinizle tekmelediginiz oldu mu? Herkes uykuda iken, haykırmak istediniz mi dünyaya? Öyle taşırım, Aklımdan çıkmayan, hep de hissedilen o acıyı... Ne büyük, ne kutsal. Nefes yok, hayat yok, umut yok... Telefonu alırsın eline, konuşacak kimsen yok. Kimsenin sesi iyi gelmeyecek, Duymak istediğiniz ses bile artık iyi gelmeyecek sana Istediğiniz gibi gelmeyecek çünkü Tınısı dediğin o zıkkım... Yutkunamamak nedir ? Bilirmisiniz ? Yutkunamamak, kelimeleri, O andan sonra aldığın her nefes yarım. Bundan sonra gecen her zaman dilimi size yarım... Yerini terk edenin bile yerini dolduramayacağı bir umman. Taş olmak istersin, Yok olmak istersin, Hiç olmak istersin... Hep bir yerden

Mustafa Bülent Ecevit'in Siyasi Hayatı

   1925 İstanbul doğumlu  Mustafa Bülent Ecevit. Robert kolejinden mezun olmuş. Mezun olduğu sene Basın Yayın Genel Müdürlüğünde çalışmaya başlamıştır. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi sonra da Türk Dil Tarih, Coğrafya Fakültesi İngiliz Filoloji Bölümüne kayıt yaptırmış ancak yükseköğrenimine devam etmemiştir. 1946 yılında Rahşan Ecevit ile evlenir.   Siyasi hayatına 1957 yılında CHP milletvekili seçilerek başlamıştır.1959 yılında parti meclisi üyeliğine,1960 yılında kurucu meclis üyeliğine seçilmiştir. 1960 koalisyonunda Çalışma Bakanı olarak vazifelendirilir. Bu döneminde işçi ve işçi hakları üzerine kalıcı çalışmalar yapar. 1965 yılına kadar bu vazifede çalışır. 65 seçimlerinde Zonguldak milletvekili olarak meclise girer. Parti genel sekreteri de seçilen Ecevit CHP delegeleri ve partililer ile tanışır. Parti örgütleri tek tek gezer. Bu parti tarihine bir ilk olarak geçer.   1971 yılında 12 Mart muhtırası karşısında İsmet İnönü’nün tutumu Bülent Ecevit'i istifaya i

M.Bülent Ecevit

 Akademik hayatını tamamlamayan, mezun olduktan sonra aşık olduğu kadın ile evlenmek için mezun olduğu sene iş bulup çalışmaya başlayan. Sevdiğine kavuşan, sevdiği  ile hiç ayrılmayan, sevdiğini şiirlerinde seven… Gönlü toprak kokan, toprağa gönlünü eken. 'Karaoğlan' Mavi gömlekli, güvercin..   Nedense ilk olarak eşi ile olan ilişkisi gözüme çarptı Mustafa Bülent Ecevit'in...Robert Kolejinde okur iken aşık olmuş sınıf arkadaşı Rahşan Ecevit'e. Aynı sevgi karşılık bulmuş muhakkak ki konmuş iki yürek bir ömür kafesine. Gelelim Ecevit'in şahsi hayatına.   Babası 1943-1950 CHP Zonguldak milletvekilliği yapmış adli tıp profesörü Fahri bey. Annesi hanim efendi de ressam Fatma Nazlı hanım. Robert Kolejinde okudu. 1944 de mezun oldu. Basın Yayın Genel Müdürlüğü'nde de çevirmenlik ile başladı çalışma hayatına Bülent Ecevit. Çeviriler yaptı, gazetelerde çalıştı, dergiler çıkarttı. Yaşadığı dünyayı daha yakından  takip etme fırsatı oldu. Harword Üniversitesind